Elimizdeki bilgileri aşağıya bir sıralayalım:
– DNA değişikliği
– Klonlama
– Gen mühendisliği
– Beyin dalgalarıyla cihaz kontrolü
– 3B yazıcılarda organ üretimi
– Robotlar
– İklim değişiklikleri
– Hava kirliliği
– Doğal olmayan beslenme ürünleri
– Tekillik
– Biohacking
– Transhumanizm
– Yapay zeka
Yuval Noah Harari’nin ‘Sapiens’ kitabında belirttiği gibi 100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Ben bize ‘İnsan 1.0’ diyorum.
Günlük yaşam döngümüze de bir göz atalım:
Uyanıyoruz, kişisel bakımımızı yapıyoruz, bir şeyler yiyip, içiyoruz, vücudumuzda birikmiş posayı atıyoruz, bir yerlere gidiyoruz, arada tekrar yeme içme, bir şeyler öğrenme veya üretme, spor, istirahat, akşam mekana dönüş, yiyip içme, uyuma. Hastalık varsa doktor, tedavi ve ilaç. Sabah ve akşam metro ve otobüs duraklarındaki hareketi hızlı çekimde izlerseniz biteviye koşuşturma. Sürekli bir yerlere yetişme telaşı.
Bir diğer deyişle, enerji alma, birikenleri dışarı atma, öğrenme, çalışma, bakım. Duyu organları sürekli açık ve çalışır durumda.
Bu kadar gelişme varken, her şeyin yeni sürümü sürekli ortaya saçılırken, ‘İnsan 2.0’ olacağından eminim. Ancak hangi formda olacak bunu şimdiden söylemeyeyim.
Yapay organlarla yaşayan kişi sayısı artıyor. Hatta kendi organından daha sağlam ve sağlıklı olacağını iddia ederek, organlarını yapay organlarla değiştirenlerin olduğunu biliyoruz.
Düşünmeniz için bir çerçeve vermekle yetineceğim şimdilik.
Yukarıda da sıraladığım gibi hemen hemen her şeyin 3B yazıcılarda benzeri yapılmaya başlandı. Genler ve DNA ile oynanarak çeşitli hastalıklara çare bulunup, tedavi edilebiliyor. Düşünce gücü ile hareket ettirilebilen cihazlar ticarileşmese de geliştiriliyor ve kullanıma sunuluyor. Şoförsüz otomobiller, insansız araçlar ortalıkta dolaşmaya başladı. Bağışıklık sistemine müdahale edilerek, son derece başarılı sonuçlar elde ediliyor. Bütün hastalıklara çare bulunacağı, ölümsüzlüğün keşfedileceği gibi konular dillendiriliyor. Yapay zekânın gelişerek, kontrolü ele geçirebileceği konuşuluyor.
Diyelim ki, tüm organlarımızı 3B yazıcıda ürettik veya bir robot geliştirdik, ancak beyin yok ortada. Bizim beynimizi de bunun ortasına yerleştirdik. Bu ne olur?
Ruh nerede olacak? Nasıl bir yaşam formu bizi bekliyor? Niçin robotlar şu anda bizim vücut şekillerimizde üretiliyor – bazı filmlerdeki robotlar hariç -?
Acaba hava kirliliği ile baş edebilmek için ciğerlerimiz mi büyüyecek, daha uzağı görmek ve/veya işitmek için duyu organlarımızda mı değişiklik olacak, trafik sıkışıklığını aşmak için daha hızlı hareket etmemizi sağlamak üzere bacaklarımız uzayarak, hareket yeteneğimiz mi artacak? Soruları çoğaltabilirsiniz.
Biraz üzerinde düşünelim. Sonraki yazılarda gelişmeleri paylaşmaya devam ederim.
Görüş ve düşüncelerinizi bana iletin ki, neyi doğru neyi yanlış yapıyoruz görelim. Bilgi paylaştıkça çoğalır.
Kalın sağlıcakla.
Sinan Oymacı
sinan (at) percept . press
12 Mayıs 2016 İstanbul