‘Trust Rules‘ kitabının yazarı ve ‘Great Place To Work’ şirketinde küresel baş danışman olan Bob Lee ile Türkiye ziyaretinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdim.
– Merhaba Bob. Bize ‘Trust Rules’ kitabından söz eder misin lütfen?
– İşyerlerindeki ilişkilerde en büyük farkı oluşturması gereken yöneticilerin davranışları ve tutumları hakkındaki bu kitabı yazmaya başladım. Aslında, bu bir çağrı. Öyle ki; birisine güvenmek veya güvenmemek bunun bir parçası.
Kitabı yazmak için, ‘Great Place To Work’ ‘teki yaklaşık 2 milyon çalışanın yanıtlarının bulunduğu veri tabanına eriştim. Başlangıçta, yaş grupları veya nesiller arasında, erkekler ve kadınlar arasında bazı farkları bulmayı bekliyordum. Ancak bulduğum şey, hiçbir farklılığın olmadığıydı. Birisine güvenmemize sebep olan nedenler Türkiye veya İrlanda, Fransa ya da İngiltere’de hep aynı. Binlerce yıldır hep benzer şeyleri yapıyoruz.
Örneğin, vaatlerini yerine getiren insanları güvenilir, yerine getirmeyenleri ise güvenilmez addediyoruz. Kitapta, bu temellerin sadece yeniden belirtilmesi yer alıyor. Hepimizin içgüdüsel olarak bildiği ancak çoğu zaman yapmayı unuttuğumuz şeyler.
– Bir insanı güvenilir yapan nedir?
– İnsanlar güvenilir olmak zorunda. Sözlerini tutmalılar. Aynı zamanda bütünlük de söz konusu. Çünkü, bütünün içinde yer almayan ancak güvenilir bir kişi olabilirsiniz. Yine de bütünde yer almayan ancak güvenilir olan insanlardan da emin olmalıyız. Bence bu, içimizde tüm kalbimizle iyi bir insan gibi hissetmek ardından bunu gösterecek şekilde hareket etmektir.
Güvenilmeyen insanlara en sık verilen örnek, sözünü tutmayan yöneticilerdir. Yöneticilerle konuştuğumda daima sözlerini tuttuklarını söylediler. Ancak çalışanlarla konuştuğumda sözlerin tutulmadığını söylüyorlar. Aslında sorun minik vaatlerde yatıyor. Küçük şeyler.
Örneğin: “beş dakika içinde haber veririm” veya “az sonra sana geri dönerim” gibi. Bu gibi en basit sözleri çok fazla verdiğimiz için ve birçoğunu da unuttuğumuz için bunlara önem vermiyoruz. Oysa, bu minik vaatleri duyan kişi için bu yapılması gereken bir vaattir. Bu tür küçük vaatleri yerine getirenler güvenilir sınıfına giriyorlar.
Güvenin kurulması uzun zaman alıyor. Kurulan güveni yok etmek ise, anlık bir mesele.
– ‘Great Place To Work’ nedir?
– GPTW, yaklaşık 25 yıl önce kurulmuş ve dünyanın neredeyse 60 ülkesinde faaliyet gösteren bir kuruluştur. Amacımız, güçlü işyeri ilişkileri kurarak şirketlerin daha kârlı, daha üretken, daha sürdürülebilir organizasyonlar haline gelmesine yardımcı olmaktır. Çünkü şirketler onlar için çalışan insanlardan oluşur.
Bu organizasyonda çalışan kişilerin en kârlı, en üretken ve en sürdürülebilir olmasını sağlamak için çalışıyoruz. Etkileşim güven kaynaklıdır. İnsanlara güvenirsek, her şeyimizi işimize veririz. İş yerinde kendimize karşı savunmasız kalmaya hazırız. İnsanlara güvenmediğimiz zaman sahip olduğumuz şeyleri kendimizde tutuyor, dışarıya aktarmıyoruz. En iyi fikirleri paylaşmıyor ve bu isteğe bağlı çaba göstermiyoruz. Bu, iyi bir şirketle, harika bir şirket arasındaki farkı gösteriyor.
İşte ‘Great Place To Work’. işletmelerin daha güçlü ve keyifli organizasyonlar haline gelmesine yardımcı oluyor.
– Araştırmalara göre, gelecekte birçok kişi işini kaybedecek. Onlara ne önerirsin?
– Her şeyden önce, bu çok ilginç bir soru. Kendi kendine çalışan otomobiller ortaya çıktıkça birçok insanın işini kaybedeceğini gördüm. İnsanların her zaman yapacak bir iş bulacağından şüpheliyim. Sanırım, ne iş yaparsak yapalım, daha az değer katıyor olabiliriz. Ancak daha sanatsal ya da yaratıcı çalışmaları veya el sanatlarını bir kenara koymak gerekiyor. Sanırım kendimizi ortaya koyuyoruz.
En çok istihdam edilebilecek kişiler hali hazırda çalışanlar olacaktır. Yerinden edilenlerle ilgili bakarsak, dünyanın hızlı bir şekilde değiştiğini anlamak zorundayız ve bu yüzden onunla birlikte kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor. Bugün yaptığımız iş daha az önemli hale gelirse, bununla ilişkili bir başka işi bulmalıyız.
Bence insanlara her zaman ihtiyaç duyulacak ve insanların da bir şey yapmaya ihtiyaçları olacak. Bu yüzden, gelecekten fazla endişe etmiyorum.
İşler değişecek, ancak bizler yine de çalışacağız.
– Çok teşekkür ederim.
– Ben de teşekkür ederim.
Sinan Oymaci
sinan (at) percept . press
İngilizce gerçekleşen röportajın videosunu izlemek için aşağıya tıklamanız yeterli.