London Business School’da Finans Profesörü olan Alex Edmans ile GPTW ‘Great Place To Work’ 2019 ödül töreni için geldiği İstanbul’da keyifli bir sohbet gerçekleştirme fırsatı buldum.
– Tanıştığımıza memnun oldum Alex. Sözü sana bırakıyorum. Sunumunda, işletme kârının amacı ve eşitlik nedir gibi pek çok şey vardı. Bir işletmenin amacı nedir?
– Yapılan işin amacı kâr etmek değildir. İnsanlar çoğu zaman kârın nihai amaç olduğunu düşünür ve genellikle bu da önemli nokta olarak bilinir. Buna katılmıyorum. Bir işletmenin amacı, müşterilerinin hayatını daha iyi hale getirecek ürünleri sağlamaktır. Çalışanlara, çalışacakları ve gelecek nesiller için çevreyi koruyacak sağlıklı ve zenginleştirici bir yer sunmak. Kısacası, işin amacı topluma hizmet etmektir.
Konuşmamın vurguladığı şey, bunun kâr pahasına yapılmaması gerektiği. Kâr, amacınızın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Örneğin ABD ilaç şirketi Merck’i ele alalım. Amaçları her zaman bilimi ilerletmekti. Penisilini nasıl geliştirdiklerini gösteren ve savaşta elde ettikleri bilgileri rakipleriyle nasıl paylaştıklarını anlatan örnek aktardım. Şu anda Merck’in Afrika’daki nehir körlüğünü iyileştirmek için ilaç sağladığı başka birçok örnek var ve bunun bir sonucu olarak, Merck çok kârlı bir hale geldi. Neden? Çünkü toplumu değiştiren bir şirket için çalışmak, nitelikli çalışanların ilgisini çeker. Ancak bunun yalnızca sonuç olduğuna dikkat edin. Bu birincil amaç değildi. Yani, asıl amaç topluma hizmet etmektir ve bunu yaparsanız kârlı olursunuz.
– Sunumun sonunda hissedar haklarından bahsettiniz. Biraz açıklar mısınız?
– Araştırmamın amacı, belli bir hedefe yönelik çalışan bir şirketseniz, elde edeceğiniz sonucun hissedarlar için daha iyi olacağını göstermekti. Bu gerçekten ilginç. Çünkü ben bir finans profesörüyüm ve çoğu zaman finans, amacın düşmanıdır. Çünkü şirketler belli bir amaca yönelik yatırım yapmak istediklerinde finans müdürü “Hayır, bu çok paraya mal oluyor” diyor. Ancak benim araştırmam, bu tutumu olan herhangi bir finans direktörünün işinde iyi olmadığını gösteriyor. Çünkü kanıtlar diyor ki; paydaşlara ne kadar iyi davranırsanız, uzun vadede daha iyi performans gösterirsiniz. Dolayısıyla, bir hissedar olarak, kısa vadeli kârlara odaklanmak yerine, amacı olan şirketleri desteklemeye istekli olmamız gerekiyor.
– Sürdürülebilirlik hakkında da konuştunuz. Sürdürülebilirlik hakkında ne söylemek istersiniz?
– Sürdürülebilirlik, bir işletmenin uzun dönemde yaşamını idame ettirebilmesidir. Genellikle yöneticiler sadece kısa dönemli kârlara odaklanıyorlar. Peki neden? Çünkü bir yılın kârına dayanan bir prim alıyorlar. Bu durum, işi sürdürülemez bir şekilde yürütmenize neden olabilir. Örneğin, çalışanlarınızı eğitmemeyi, kültürünü geliştirmemeyi, araştırma ve geliştirmeye yatırım yapmamayı tercih edebilirsiniz. Tüm bunlar kârınızı ve para tasarrufu yaptığınız kısa dönemli hedefleri iyileştirecektir. Ancak uzun vadede, bu size zarar verir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, işi uzun vadeli bir düşünce ile yürütür. Ve özellikle, araştırmamın gösterdiği şey, çalışanlarına daha iyi davranan şirketlerin daha iyisini yapmaları. Fakat bunun hisse senedi fiyatlarında görünmesi yaklaşık beş yıl sürüyor.
– Sunumunuzda bir Standartlar Kurulu önemlilik haritası gördüm. Bu neydi?
– Amacı olan bir şirket için önemli konu, farkına varmak zorunda olmanızdır. Bu, bütün paramızı herkese vereceğimiz anlamına gelmez. Bunun yerine, paramızı vermeye ve sizin için önemli olan belirli paydaşlara yardım etmeye odaklanmamız gerektiği anlamına gelir. Önemlilik haritası, belirli sektörlerin hangi güç için, en önemli paydaşlarının hangisi olduğunu göstermektedir. Örneğin, sağlık sektöründeyseniz, çevre esastır. Finans sektöründeyseniz, müşteri güveni ve verileri önemlidir. Kanıtların gösterdiği şey, sahip olduğunuz maddi olanakları paydaşlara yatırım yapacak olmanız durumunda daha yüksek getiri elde etmenizdir. Ancak eğer herkese yatırım yaparsanız, aslında daha iyisini yapmış olmazsınız. Bu, yalnızca paranızı vermemenizin yanı sıra, paydaşlarınızda kimin en önemli olduğunu ve onlara yatırım yapmanın farkında olduğunuz anlamına gelir.
– Şimdi başka bir konuya geçmek istiyorum. Bir yeri çalışmak için harika kılan nedir?
– Bir yeri çalışmak için harika bir yer yapan, çalışanlarını organizasyonda ortak olarak gören işletmelerdir. Çalışanlar savaş malzemesi veya üretim faktörleri gibi girdiler değillerdir. Onlar ortaklarımız, insanlardır. Pek çok yönetici onları kaynak olarak düşünür. Halbuki yapmanız gereken, çalışanlarınızı insan olarak görmek ve uzun vadede gelişimlerine yatırım yapmaktır. Onları sadece size kazanç sağlayacak kaynaklar olarak düşünmemelisiniz.
– İş dünyası için son sorum çalışmak için harika bir yerin dışında olacak. Çünkü geçen hafta bir toplantı yaptım ve gerçek ötesi ‘hakikat ötesi’ – post-truth – dünya hakkında konuştuk. Gerçek ötesi dünyada neye inanabiliriz hakkında bize ne söyleyebilirsiniz?
– Herkesi gerçek ötesi dünyada neye inanabileceğinizi anlattığım TED konuşmamı izlemenizi öneririm.
Neden böyle düşündüğümü çok fazla veri ile aktardım. Gelişimini istediğiniz herhangi bir şeyi desteklemek için istediğiniz kadar veri bulabilirsiniz. Bu konuda eminim. Örneğin, diyelim ki bir kadeh şarap içmeyi seviyorum şu anda. Eminim, şarabın sağlığım için iyi olduğunu gösteren bir araştırma bulabilirim çünkü şarap içmek için bir bahaneye ihtiyacım var. Bazı insanlar, egzersiz yapmamak için mazeret olarak egzersizin sizin için kötü olduğuna dair kanıtlar da bulabilir. Tüm konuşmalar, güvenebileceğimiz kanıtların ve güvenemeyeceğimiz kanıtların ne olduğunun farkına varabildiğimiz gösterilerdir.
– Yüzlerce sigara içen birisini gösterdiniz sunumda.
– Günde sanırım yirmi sigara içiyor ve yüz yaşına kadar yaşıyor. Böylece, insanlar ‘Bu adam sayesinde, sigara içmekte bir problem yok’ diyebilir. Ancak bu bir anlam ifade etmiyor. Çünkü her zaman bir istisna bulabilirsiniz.
Araştırmamın amacı, çalışanlarına iyi davranan birçok şirketin diğerlerinden daha iyisini yaptığını göstermektir. Bu sadece tek bir şirket değil.
– Okurlarımıza birkaç cümle söyleyebilir misiniz?
– Bulduğum kanıtların, herhangi bir ülke için olduğu kadar Türkiye için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden sonuçlarım ABD veya İngiltere’ye özgü değil. Bu bulgular her yer için geçerli.
Eğer çalışanlarınızı sadece size para kazandıracak kaynaklar olarak görmezseniz, çalışanlarınıza organizasyonunuzdaki ortaklarınız gibi davranırsanız, o zaman şirketiniz uzun vadede amaca yönelik, daha sürdürülebilir ve sonuçta daha karlı olacaktır.
– Çok teşekkür ederim.
– Çok teşekkür ederim. İyi bir sohbet oldu.
Sinan Oymacı