TÜBİSAD: Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörü belirleyecek

0
9
TÜBİSAD: Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörü, bilişim sektörünün geleceğini ekosistem ekonomisine geçiş belirleyecek

Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörü, bilişim sektörünün geleceğini ekosistem ekonomisine geçiş belirleyecek.

Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), teknolojinin geleceğini şekillendirmek üzere yapılması gerekenleri ve paydaşlara düşen görevleri değerlendirdiği “Bilişim Sektörünün Geleceği ve Ekosistem Ekonomisi” konulu toplantıyı 18 Kasım’da gerçekleştirdi. TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörünün belirleyeceğini vurguladı.

Sektörün büyümesinin ise, Teknolojiyle, Ekosistemle ve Yatırımla olacağının altını çizdi. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten ve Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, dijital ekosistemde güç birliklerini ve küresel büyümeyi artırmanın yollarını aynı başlıklı panelde masaya yatırdı.

Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), Türkiye’nin teknoloji ekosistemini etkin bir güç haline getirmek için kamu, özel sektör ve teknoloji ekosistemi bünyesinde atılması gereken adımları, 18 Kasım’da İş Kulelerinde gerçekleştirilen “Bilişim Sektörünün Geleceği ve Ekosistem Ekonomisi” başlıklı toplantıda açıkladı.

TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda, PwC Türkiye Dijital Hizmetler Lideri Cem Aracı “Ülkemizde Yatırımla Büyümek”, KPMG İnovasyon ve Teknoloji Danışmanlığı Lideri ve şirket ortağı Gökhan Mataracı “Ülkemizde Ekosistemle Büyümek”, Deloitte Mühendislik Yapay Zeka ve Veri Lideri Barış Yenidünya ise “Ülkemizde Teknolojiyle Büyümek” başlıklı analizlerini sundular.

“Sektörümüzün geleceği, ülkemizin geleceğini belirleyecek”
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, konuşmasında şunları dile getirdi: “Organizasyonlar ve ekonomiler, gelişen teknolojilerin ve ulaştıkları kapsamın ışığında, birbirleriyle etkileşim içinde olan, bir dengeyi barındıran ve sürdürülebilirliğe odaklı ekosistemlerdir. Bu kavrama, ekosistem ekonomisine dair bilinçlenmek ve bakış açılarımızı bu bilinçle şekillendirmek için önemli bir çalışma yapıyoruz. 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına gelirken yaşadığımız tüm gelişmeler, ülkelerin geleceğinin güvencesinin, sahip oldukları teknoloji ekosistemi ve bu ekosistemin gücüyle global pazarlardan aldıkları payla sağlanabildiğidir.  Ülkemizin de bölgenin en güvenli, en ölçekli ve yetkinlik bakımından en gelişmiş ülkesi olmasından hareketle bunu değere dönüştürmek için atılması gereken adımları ortaya koymak isteriz. Sektörümüzün geleceğinin, ülkemizin geleceğini belirleyeceği düşüncesiyle büyümeyi üç başlıkta ele almamız kritik önem taşıyor: Teknoloji ile Büyümek, Ekosistem ile Büyümek ve Yatırımla Büyümek.”

“Ekosistemi büyütmek hepimizin görevi”
Teknoloji üreten, teknolojiyi kullanan, teknolojinin etkin kullanımına hizmet eden, teknolojinin nerede olursa olsun paydaşı olan herkesin bu seferberliğin bir parçası olması gerektiğini vurgulayan Mehmet Ali Tombalak, şunları söyledi:  “Bunu da, kurumların in-house geliştirdikleri sektörel çözümlerin ürünleştirilerek ekosistem ekonomisine katılmasıyla; kurumların veri merkezlerinin ekosisteme taşınarak değer merkezine dönüştürülmesiyle; verinin ekonomik değere dönüştüğü, en hızlı büyüyen alanlardan başlayarak, global pazarlardan pay elde edilmesi; ekosistem şirketlerimizin, dünyanın en hızlı büyüyen yenilikçi servis pazarlarında ölçekli servis şirketleri çıkartabilmesi veya ölçekli servis şirketlerine dönüşebilmesi; beyin göçüne odaklanmak yerine beyin gücünü değere dönüştürmeye odaklanan, tersine şirket göçünü sağlayacak teşvik sisteminin ve yatırım ortamının iyileştirilmesi; yatırım yapılan şirketleri zaman içerisinde  yatırım yapabilen şirketlere dönüştürmek için tersine şirket satın almaların önünü açacak yatırım ortamının geliştirilmesi, ekosistemin bu konuya özel olarak belirlenecek stratejilerle teşvik edilmesi; şirketlerimizin birleşerek büyümesini ve ölçeklenmesini sağlayacak etkin teşvik yöntemlerini hayata geçirerek, bölgesel ve global marka şirketlere dönüşmesinin önünü açarak yapabiliriz.

“Dijital Ekosistemde Güç Birliği ve Küresel Büyüme” paneli
Moderatörlüğünü TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak’ın yaptığı “Dijital Ekosistemde Güç Birliği ve Küresel Büyüme” panelinin konuşmacıları ise Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD 2017-2018 Dönemi Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ve Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten oldu.

“Günü yönetmek için değil dönüşüm yapmak için ekosistem önemli”
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, büyük çaplı dijital dönüşüm programlarında şirketlerin bilgi teknolojileri departmanlarında inhouse kaynakların yeterli olmadığını belirterek, “Özellikle günü yönetmek için değil dönüşüm yapmak için ekosistem çok kıymetli” dedi. Dijital dönüşümde büyük yoğunlukların yaşandığı, karmaşık durumlarda sistemlerin çalışmama riskini bertaraf etmek için yalın bir mimarinin, basit ve sade sistemler oluşturulmasının önemine işaret eden Aran, “Aynı şekilde ekosistemin de uyum içinde olması, karmaşıklığın iyi yönetilmesi, özellikle risk yöneten kurumlar için ilave riskler oluşmaması çok önemli. Ekosistemin katma değer yaratacak bir mimariye sadık kalacak şekilde yönetilmesi gerek” diye konuştu.

Bankacılık gibi regülasyonun yoğun olduğu bir sektörde destek alınan şirketlerin gerekli koşulları sağlayacak nitelikte olmasının, kalıcılığının ve sürdürülebilirliğinin kritik olduğunu ifade eden Aran, bilgi teknolojileri alanındaki faaliyetlerin yüzde 80 oranında inhouse’da kalmasının ana nedeninin bu konudaki ağır regülasyonlar olduğunu belirtti. Aran, ülkemiz bankacılık sektörünün dünyada teknoloji kullanımı anlamında iyi bir noktada olduğunu, rekabette geriye gidilmemesi için regülasyonların da teknolojide, yapay zekada ve bulut bilişimde güncel gelişmelere ayak uydurmasının önem taşıdığını vurguladı.

“Üniversite, girişimcilik ve reel sektör bacaklarından oluşan zincir doğru işlerse başarı gelir”
Ülkemizde yetenek havuzunun büyütülmesine ilişkin olarak ise üniversitelerin bilim ve teknolojiyi üreten merkezler ve teknokentlerin de bunların kullanıcısı girişimlerin, şirketlerin yuvası olarak görülmesi gerektiğini dile getiren Hakan Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:

Koç Üniversitesi ile birlikte kurduğumuz Yapay Zeka Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nde lisans üstü, doktora ve sonrası öğrenciler bilimsel çalışmalar yürütüyor. Buradaki bilgilerin teknokentlerdeki şirketler tarafından ürün ve hizmete çevrilmesi bekleniyor. Yapay Zeka Fabrikası adını verdiğimiz oluşumla da üniversiteden çıkmış, ürün ve hizmete dönüşmüş ve katma değeri yüksek girişimlere yatırım yapılıyor. Bu şirketleri dijital ve yeşil dönüşüm konusunda Bankamızın kurumsal, ticari, kobi ve işletme segmenti müşterileriyle buluşturuyoruz. Bu ürünlere yatırım yapan müşterilerimize de uygun fiyatlı finansman sağlıyoruz. Bu, üniversite, girişimcilik ve reel sektör bağlantısını kurgulamak açısından önemli bir zincir. Sürecin doğru işlemesi durumunda başarılı olacağını düşünüyorum.

“Bankalar olarak bu ekosistemden yeterince faydalanamıyoruz”
Türkiye’de bilişim sektörünün ölçeğini ve bankaların bu alandaki yatırımlarını değerlendiren Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten: “Türkiye’de bankalar 90’lı yıllardan beri teknolojiye çok ciddi yatırım yapıyor. Bu anlamda Avrupa ve dünyada en ön konumdayız. Bu sektörel öncülük, hızlı bir şekilde yerel kaynaklarla içerik ve ürün geliştirme kapasitemizi artırıyor. Bankalarımızın kendi bünyesinde insan kaynağına büyük yatırımı ve mühendislik organizasyonları var. Ancak teknoloji ve fintek ekosistemine baktığımızda ölçek olarak gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz. Dolayısıyla özellikle bankalar olarak bu ekosistemden yeterince faydalanamıyoruz, operasyonlarımızı yüzde 80 oranında in-house olarak yürütüyoruz. Finansal açıdan kuvvetli, regülasyonla uyumlu, maliyet avantajı sunacak iş ortaklarına da ihtiyaç duyuyor ve bu anlamda işbirlikleri de yapıyoruz” dedi.

Garanti BBVA’nın finteklere yaklaşımıyla ilgili olarak da konuşan Mahmut Akten, “Türkiye’nin halen ciddi bir genç nüfusu var ve bu nüfus teknolojiyi yoğun kullanıyor. Diğer taraftan ülkemizde 800’den fazla fintek mevcut ve bu sayı artmaya da devam ediyor. Burada altını çizmek istediğim konu bankacılık sektörünün bu ekosistemdeki yeri. Türkiye’de güçlü bir bankacılık sektörünün olması fintek ekosisteminin büyümesinde ve gelişmesinde çok önemli. Sektörde son yıllarda dijital banka, açık bankacılık, servis bankacılığı, gömülü finans gibi yasal düzenlemelerle de desteklenen bu alanlardaki gelişmelerin önemli fırsatlar sunabileceğini görüyoruz. Bankalar ve fintek şirketleri arasındaki işbirliği tam bir kazan–kazan modeli yaratıyor. Bizi geleneksel bankacılık faaliyetlerimizde de daha müşteri odaklı olmaya, çok daha iyi bir deneyim sunmaya zorluyor. Bir fintek için ise müşterilerine daha hızlı, güvenli ve esnek ürünler sunabilme potansiyeli sağlamış oluyor. Fintekler ayrıca finansal kapsayıcılığın artmasında da önemli rol oynuyor” diye konuştu.

Fintek yatırım ortamının gelişmesi ve geleceği hakkında da görüş bildiren Akten, “Türkiye’nin girişimcilik ekosisteminde önemli bir başarı hikâyesi yazması için çok güçlü bir potansiyeli var. Öncelikle, globali hedefleyen girişimler için ilk başta yerelde girişimlerimizi güçlendirmemiz, bunun için de önce girişimcilik ortamını yatırımcılar açısından daha cazip hale getirmemiz gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

“Kaçan balık büyük olmasın diyorsak güçlü bir ekosistem için adım atmalıyız”
Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD 2017-2018 Dönemi Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, panelde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “İnsanlık tarihi boyunca büyük sıçramalar hep teknolojinin itici gücüyle gerçekleşti ve bugün bu güç, yapay zekâ, 5G, bulut bilişim, nesnelerin interneti, makine öğrenimi ve robot teknolojilerinde saklı. İkinci yüzyılımızda hızın yanında, uzak hedeflere de ulaşmak büyük önem taşıyor. Bugün, sektörel çapta rakip olan birçok paydaşın bir araya gelerek bu hedefleri birlikte kovalamasını görmekten onur duyuyorum. Birlikte güçlü bir ekosistem için adım atmamız bir zorunluluktur. Bunu başarmamız yalnızca bilişim sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmakla kalmayacak. Aynı zamanda diğer sektörlerin dijital dönüşümünü tetikleyerek, genel verimliliği ve rekabet gücünü yükseltecek. Teknolojinin şekillendirdiği bir gelecekte, ‘kaçan balık büyük olmasın’ istiyorsak, kurallar ve kurumları kapsayan topyekûn bir strateji belirlemeli ve harekete geçmeliyiz. TÜBİSAD, 45 yıllık deneyimiyle ekosistemimizin geleceği için müthiş bir hazırlık yapıyor ve ilk günkü heyecanıyla teknoloji ekosistemimizi büyütmek için büyük bir gayret sarf ediyor. Bugün bilişim teknolojileri yatırımda ülkemizin öncüsü olmuş finans ve bankacılık sektörünün liderleriyle sektörün gelecekteki yatırımlarının ekosistemle birlikte atılmasına yönelik önemli temeller attık. Bu sağlam temellerin diğer sektörlerde de yankı bulmasını diliyoruz.

Ekosistemle büyümeye yönelik analiz çalışmaları paylaşıldı
Türkiye bilişim teknolojileri sektörünün küresel pazardan aldığı payın artırılmasında ekosistem ekonomisinin oynayacağı rolün masaya yatırıldığı etkinlikte, küresel çapta önde gelen vergi, denetim ve danışmanlık şirketlerinden Deloitte Türkiye, KPMG Türkiye ve PwC Türkiye tarafından hazırlanan Türkiye’nin ekosistemle büyümeye yönelik mevcut durumu ve atılması gereken adımlara dair analiz çalışmaları da kamuoyuyla paylaşıldı.

PwC Türkiye: “Türkiye teknoloji ekosistemi ekonomisine geçişi, yabancı yatırımlar için cazibe merkezi haline gelerek ve uluslararası alanda rekabetçiliği ve entegrasyonu artırarak sağlamalıyız”

  • Türkiye küresel bilişim teknolojileri ekonomisinde küresel düzeyde çok sınırlı bir paya sahiptir.
  • BİT sektörü doğrudan yatırımları, tüm doğrudan yatırımların küçük bir kısmını oluştururken Türkiye ekonomisi içinde kalıcı bir yer edinmiş durumdadır.
  • Norveç Varlık Fonu’nun 2023 yılı faaliyet raporuna göre, Fon’un uluslararası hisse yatırımlarının en büyük kısmı %22,3 ile teknoloji sektörüne yapılmış, toplam yatırımların dönüşünün %51,9’u da yine bu sektörden elde edilmiştir. Teknoloji ve Telekom sektörü, Türkiye Varlık Fonu portföyünün yalnız %4.3’ünü oluşturmaktadır.
  • Yüksek katma değerli BİT sektörünün ekonomide ölçeklenmesi, diğer sektörlerin dijital dönüşümünü tetikleyerek, genel verimlilik artışına ve rekabet gücünün yükselmesine yol açabilir.
  • BİT sektörüne yönelik stratejik teşvikler, sadece yüksek katma değerli üretimi artırmakla kalmaz, aynı zamanda ekonominin sürdürülebilir büyümesini de destekler.
  • Teşvik ve destek mekanizmaları, BİT sektörünün güncel dinamiklerini dikkate alarak yalnızca imalat ve inovasyon odaklı değil, aynı zamanda hizmetler ve hizmet ihracatını da kapsayacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Deloitte Türkiye: “Bulut bilişim ve yapay zekâ, ekosistem ekonomisinin önemli iki unsuru olarak öne çıkarken; bu unsurları geliştirmek güçlü bir bağlantı altyapısı gerektirmektedir”

  • Türkiye’de dijital ekonominin ülke ekonomisindeki payı potansiyelin altında yer almaktadır.
  • Türkiye’nin dijital ekonomide geri kalmasının en önemli nedenlerinden birisi: ekosistem yetersizliğidir
  • ABD, Almanya ve Birleşik Krallık’ta dijital ekonomi ülke ekonomisinin %65’inden fazlasını oluşturmaktadır. Türkiye’de dijital ekonomi ülke ekonomisinin %6’sını oluştururken, geleneksel ekonomide aldığımız pay ise %0,85’tir.
  • Türkiye’de dijital ekonomi, bulut bilişim ve yapay zekâ ekosistem ekonomisinin iki önemli unsurudur ve bu unsurları geliştirmek için güçlü bir bağlantı altyapısı gerekmektedir.
  • Fırsat eşitliğini ülkenin her noktasına yayabilmek için dijital erişilebilirliği yaygınlaştırmak gerekmektedir.
  • Büyük maliyetli ve uzun geri dönüş süreli altyapı yatırımları için uzun vadeli ve düşük faizli krediler sunulabilir.
  • Devlet teşvikleriyle birlikte, belirli kriterleri karşılayan projelere cazip finansman seçenekleri sunularak yatırımcıların riskleri azaltılabilir ve projeler hızla hayata geçirilebilir.
  • Bankalar büyük altyapı projelerine finansman sağlayarak veya stratejik ortaklıklar kurarak teknoloji ve altyapı ekosistemine doğrudan yatırım yapabilir.

KPMG Türkiye: “Kurumlar in-house geliştirdikleri çözümleri başarıyla ürünleştirip, sektörde güçlü bir konuma getirebilir ve ekosisteme katkı sağlayabilirler”

  • Kurumların kendi ihtiyaçlarına yönelik geliştirdikleri çözümleri sektöre açmaları, sektördeki yenilikleri destekler, rekabeti ve inovasyonu yaygınlaştırabilir.
  • Türkiye’deki bilişim ekosisteminin küresel bir oyuncu haline gelmesi için güçlü bir yönetim yapısı kurulması, paydaşlar arasında sinerjinin oluşturulması ve dünya örneklerinden ilham alınarak özgün çözümler geliştirilmesi gerekir.
  • Ekosistem Yönetimi ve Koordinasyon: Ekosistemi yöneten kuruluşlar, firmaların projelerini koordine edebilir ve benzer çözümler üzerinde çalışmasını engellemek için aktif bir rol oynayabilir.
    • Yol Haritası Geliştirme: Ekosistem yöneticileri, sektör genelinde bir inovasyon yol haritası oluşturabilir. Bu harita, hangi alanlarda boşluklar olduğunu ve hangi alanların rekabetten kaçınmak için daha fazla işbirliği gerektirdiğini gösterir.
    • İşbirliği Platformları: Ekosistem içindeki firmalar arasında iletişimi ve işbirliğini teşvik eden platformlar oluşturulabilir. Bu platformlarda, firmalar geliştirmekte oldukları projeleri, mevcut çözümleri ve gelecekteki planlarını paylaşarak aynı ürün üzerinde çalışmayı önleyebilir.
    • Teşvik Programları: Farklı ve yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi için teşvik programları oluşturulabilir.
    • İnovasyon Yarışmaları: Ekosistem içindeki firmalar arasında düzenlenen inovasyon yarışmaları, firmaların farklı alanlarda öne çıkmasını teşvik edebilir ve aynı ürün üzerinde yarışmayı azaltabilir.
    • Özelleşme Teşviki: Ekosistemde yer alan firmalar, belirli alanlarda uzmanlaşmaya teşvik edilebilir.
    • Küme Yaklaşımı: Benzer ürünler üzerinde çalışan firmalar, belirli kümelerde toplanarak ortak bir ürün veya hizmet birliği ortamı oluşturulmuş olur.
    • Patentleme ve Fikri Mülkiyet Hakları: Firmalar, geliştirdikleri yenilikçi çözümleri patentleyebilir.
    • Ortak Geliştirme ve Lisanslama Modelleri: Firmalar arasında, belirli teknolojiler veya çözümler için ortak geliştirme ve lisanslama modelleri oluşturulabilir.