KPMG’nin şirketlere geleceğin iş gücünü bugünden şekillendirmelerine yardımcı olmak için hazırladığı yol haritası için 4 binden fazla çalışanın katılımı ile bir anket yapıldı.
Çalışanların iş verenlerden beklentilerini ortaya koyan anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 60’ı teknolojinin işleri üzerindeki etkisini “büyük ölçüde olumlu” olarak tanımlarken şirketlerinin yetenekleri iş fırsatlarıyla eşleştirmek için gelişmekte olan teknolojileri kullanmadığını düşünüyor. Firmaların iş gücü şekillendirme stratejilerini çalışanların ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda yürütmediğine de işaret eden ankete göre çalışanların yüzde 50’si tamamen ofiste çalışırken buna karşın sadece yüzde 30’u ofiste çalışmak istediğini belirtiyor. Hatta artık iş ilanlarının yüzde 10’undan daha azı çalışanların uzaktan çalışma tercihini dikkate alıyor.
Yapay zekâ ve diğer gelişmiş teknolojiler; çalışanların çalışma şeklini, yaptıkları işleri ve bu işleri nasıl yaptıklarını değiştiriyor. KPMG tarafından hazırlanan “İş Hayatının Geleceği” raporunda yapay zekâ ile geleceğin iş gücünün bugünden nasıl şekillendirilebileceğine dair önemli bilgilere yer veriliyor. Avustralya, Kanada, Almanya, Birleşik Krallık ve ABD’de yaklaşık 4 bin 200 çalışanla yapılan ankete dayanılarak dört temel alanda şirketler için bir yol haritası çiziliyor.
Teknolojik gelişmelerin mevcut hızının çalışma dünyasında da çok önemli değimleri tetiklediğine dikkat çeken KPMG Türkiye İnovasyon ve Teknoloji Danışmanlığı Lideri Gökhan Mataracı, “Teknoloji ilerledikçe geleneksel iş gücü de kritik bir dönemece giriyor. Şirketler, bu teknolojik ivmeyi yakalamak için kendilerini hızla konumlandırıyor. Bu dönüşümü başarıyla hayata geçirebilmeleri için ise çalışanların bugünkü durumlarını ve gelecekteki durumlarını belirlemeleri gerekiyor. Sonuçta, bir şirketin başarısı, çalışanlarının şirketin bu dönüşümünü desteklemeye hazır, istekli ve yetenekli olmasına bağlıdır. ‘İş Hayatının Geleceği” araştırmamız, dünyanın dört bir yanındaki çalışanların beklentilerini ortaya çıkarıyor ve böylelikle şirketlerinin geleceğe etkili bir şekilde hazırlanmalarına yardımcı oluyor. İnsanları ve makineleri daha önce hiç olmadığı kadar bir araya getirirken iş dünyasının da hala öğreneceği çok şey var. Şirketler bu çalışmamızda gözler önüne serdiğimiz çıktılardan faydalanarak sadece kendilerini geleceğe hazırlamakla kalmayacak aynı zamanda gelecek nesiller ve dolayısıyla toplum için de faydalı aksiyonlar alabilecek.” dedi.
KPMG çizdiği yol haritasında, geleceğin iş gücünü bugünden şekillendirebilmeleri için şirketlere şu dört önemli tavsiyede bulunuyor.
Yapay zekânın gücünden faydalanın
Rapora göre özellikle üretken yapay zekâ gibi gelişmekte olan teknolojiler şu anda iş dünyasını şekillendiren en güçlü etkenler arasında yer alıyor. Buna karşın raporda yer verilen anket sonuçları çalışanların kuruluşlarının teknoloji stratejileri konusunda farkındalık ve güven eksikliği yaşadığını gösteriyor. Yapay zekâyı kullanma yarışına rağmen, katılımcıların yarısından biraz fazlası (yüzde 54) işverenlerinin son 3 yılda yeni teknolojileri benimsediğini söyledi. İşin iyi tarafı, neredeyse üçte ikisi (yüzde 64) ellerindeki üretkenlik araçlarından ve sistemlerinden memnun. Sonuç olarak, yüzde 60’ı teknolojinin işleri üzerindeki etkisini “büyük ölçüde olumlu” olarak tanımlıyor. İleriye bakıldığında, ise çalışanların yüzde 66’sı teknolojinin önümüzdeki 3 yıl içinde üretkenliklerini artırmasını bekliyor. Üçte birinden fazlası (yüzde 37) yeni teknolojinin işlerinin yüzde 30’una kadarını otomatikleştireceğini söylerken dörtte biri (yüzde 24) işlerinin yarısına kadarını otomatikleştirebileceğini düşünüyor.
Geleceğin iş gücünü şekillendirin
Yeni teknolojiler, kuruluşların başarı için ihtiyaç duyduğu yetenek profillerini temelden ve hızla değiştiriyor. Yapay zekâ alanındaki ilerlemeler de geleceğin iş gücünün, görevleri yeni ve farklı şekillerde yerine getiren yapay zekâ ile güçlendirilmiş insanlardan oluşacağı anlamına geliyor. İş gücünün şekillendirilmesi iş dünyası liderlerinin gündeminde üst sıralara yükseliyor, ancak KPMG’nin anketine göre bu konu her zaman ekiplere yansımıyor. Çalışanların üçte birinden fazlası (yüzde 36), kurumlarının gelecekteki iş ve müşteri ihtiyaçlarını karşılamak için iş gücünün nasıl değişmesi gerektiğini bilmediğini söylüyor. Bunun yaygın bir nedeni olarak da gerekli veri ve teknoloji eksikliği gösteriliyor. Çalışanların yüzde 60’ı şirketlerinin yetenekleri iş fırsatlarıyla eşleştirmek için gelişmekte olan teknolojileri kullanmadığını söylüyor. Diğer yandan hibrit çalışma söz konusu olduğunda ise kuruluşlar çalışanlar için net sınırlar koymakta zorlanıyorlar ve bu sınırların arkasındaki nedenleri açıklamakta da zorluk çekiyorlar. KPMG’nin daha önce yapmış olduğu “2023 CEO Görünümü Araştırması”na göre, CEO’ların yüzde 64’ü pandemi öncesi ofis içi çalışma düzenine tamamen geri dönülmesini bekliyor. “İş Hayatının Geleceği” raporu için yapılan ankete göre ise çalışanların yüzde 50’si tamamen ofiste çalışırken buna karşın sadece yüzde 30’u ofiste çalışmak istediğini belirtiyor. Hatta iş ilanlarına bakıldığında ilanların yüzde 10’undan daha azı çalışanların uzaktan çalışma tercihini dikkate alıyor. İlanların yalnızca yüzde 6,7’si “tamamen uzaktan” ve yüzde 2’si ise “hibrit” pozisyonlar için aday arıyor. Bu sonuçlar, firmaların iş gücü şekillendirme stratejilerini çalışanların ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda yürütmediğine işaret ediyor.
İşin akışı içinde öğretin
İşlerin yapıldığı esnada bir şeyler öğrenme, birçok kuruluş için soyut bir kavram olmaya devam ediyor. Bu yönteme göre etkili öğrenme iş başında gerçekleşir. Çalışanlar, ayrı eğitim oturumlarında değil, işlerini yapmak için ihtiyaç duydukları anda belirli becerileri veya bilgileri öğrenirler. Yapay zekâ ve diğer gelişmiş teknolojilerden güç alan kuruluşlar artık öğrenmeyi işlere sorunsuz bir şekilde entegre edebiliyor. Çalışanlar ise teknolojinin değişim hızına rağmen mevcut “insani” becerilerinin gelecekteki roller için uygun olacağı konusunda iyimser. Ankete katılanların neredeyse beşte dördü (yüzde 78) buna inanıyor. Aynı zamanda katılımcıların yüzde 72’si sürekli öğrenmenin ve becerilerini geliştirmenin kendi alanlarında güncel kalabilmeleri için çok önemli olduğu konusunda hemfikir. Bu durum işverenlerinden beklentilerine de yansıyor. Katılımcıların yüzde 62’si yetenek geliştirmeye yapılan yatırımın bir şirkete katılma, şirketten ayrılma veya şirkette kalma kararlarını etkilediğini söylüyor.
Orta kademe liderlerden yararlanın
Orta düzey yöneticiler, stratejilerin eyleme ve ekipleri için sonuçlara dönüştürülmesinde merkezi bir rol oynar. Kuruluşlarının adeta radarıdırlar ve ekiplerinin yürüttükleri görevleri derinlemesine anlarlar. Ayrıca performans ölçütlerinin belirli davranışları nasıl teşvik ettiğini veya engellediğini de bilirler. Çalışanların duygularının nabzını tutarak değişimin çalışan bağlılığı ve refahı üzerindeki etkilerini değerlendirebilirler. Kısacası, üretkenliği düşüren engellerin nerede olduğunu muhtemelen bilirler. Rapora göre günlük görevlere yakınlıkları göz önüne alındığında, orta düzey yöneticiler teknolojinin ne kadar etkili bir şekilde benimsendiğini ve çalışanların bundan en iyi şekilde yararlanmak için kendilerini donanımlı hissedip hissetmediklerini hızlı bir şekilde değerlendirebilir. Orta düzey yöneticiler, bir kuruluşun dijital zihniyetinin temel ilkelerinden biri olan psikolojik güvenlik kültürünün yaratılmasında da önemli bir rol oynar. Bu olmadan, çalışanların inovasyon yapma ve yapay zekâ gibi teknolojileri deneme olasılığı daha düşük olacaktır.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.