Dünyada ve Türkiye’de Nükleer Enerji nereye gidiyor?
-“Fukuşima Nükleer Santrali’nden ders alınmalı”
-“Nükleer enerji %92.4 oranındaki verimlilik ile açık ara önde”
Nükleer enerji, küresel enerji tartışmalarının odak noktasında olan bir konu. Siyasi, teknolojik ve çevresel boyutları kapsayan nükleer enerji arayışları hem deneyimli hem de Türkiye gibi yeni başlamış ülkelerde derinden yankılanan küresel tartışmalara sahne oluyor. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri bu konuda düzenlendikleri etkinliklerle kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışıyor. Nükleer enerjinin getirileri, bu alandaki yeni teknolojiler ve güvenlik endişeleri Altınbaş Üniversitesinde düzenlenen Nükleer Enerji Panelinde de tüm boyutlarıyla ele alındı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Üniversitenin Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Nuri Uçan, Türkiye’nin küresel “nükleer enerji ailesine” son katılan ülke olduğunu, bununla birlikte Türk bilim dünyasında da tartışılacak yeni konuların gündeme geldiğini belirtti. “Bu bağlamda ülke olarak kendimizi konumlandırarak bilimsel katkılarda bulunmak üniversitelerin hedefi olmalı” dedi.
“Nükleer Enerjide Güvenlik ve Sürdürülebilirlik” başlıklı panelin küresel boyutta çalışmaları olan 2 önemli nükleer enerji uzmanı konuğu vardı. Dr. Francesco Vicinanza ve Müh. Marek Tengler. Panelin Moderatörlüğünü yapan Dr. İnanç Atılgan, “Temelin ve Çernobil gibi reaktörlerde görev almış bu 2 deneyimli bilim insanı, Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve İtalya gibi ülkelerdeki nükleer tecrübeleri aktarıp, Türkiye için olası süreçler hakkında kamuoyunu aydınlatmak üzere ülkemize geldiler.” dedi.
“Fukuşima Nükleer Santrali’nden ders alınmalı”
45 yıldır bu sektörde güvenli ve sürdürülebilir projeler üreten Dr. Franseczo Vicinanze, bilgisayar sistemleri ve nükleer ölçüm ekipmanları konusunda İtalya’nın Roma Üniversitesi’nden Elektronik Mühendisliği alanında Doktora derecesine sahip. Aynı zamanda güvenlik, atık yönetimi ve araştırma konularında kapsamlı ve yenilikçi çözümler sunan NucSaf GmbH’nin de Yönetim Kurulu Başkanı. Paneldeki konuşmasında radyasyon tespit konusunda alınacak önlemler hakkında bilgi verirken; gama radyasyonu, doz miktarı, alfa/beta/gama radyasyon yoğunlukları, spektrumu analizi, sıcaklık ve ortam etkilerinin önemine değindi. Nükleer enerjide atık yönetimi ve sürdürülebilirlik konularının hayati önem taşıdığını anlattı. Dünya da nükleer santral kurulumunda öne çıkan parametrelere baktığınızda, insan sağlığı açısından en önemli faktörün “Radyoaktivite” olduğunu belirtti. “Radyosyon ve buna bağlı kirlenme, çevreyi tehdit ettiği için erken tespit ve uyarı sistemlerinin sağlıklı çalışması çok önemli. Bir atomdaki elektronları iyonize etmek veya uzaklaştırmak için yeterli güce sahip olmalı. Özellikle Fukuşima Nükleer Santrali’nde deprem sonrası oluşan tsunami nedeniyle oluşan hatalar, nükleer santrallerde önlemlerin alınmasında önemli bir dönüm noktası oldu.” açıklamalarını yaptı.
“Nükleer enerji %92.4 oranındaki verimlilik ile açık ara önde”
İklim krizi, “sıfır emisyon” hedefinin dünyayı temiz enerjiler bulma konusunda zorladığına işaret eden Mühendis Marek Tengler ise nükleer enerji santalleri, barajlar gibi riskli yapıların inşaat projelerini geliştiren Rizzo Associates Czech’in Yönetim Kurulu Başkanı. Marek Tengler, nükleer enerji de kapasite kullanım verimliliğinin %92.4 olduğuna dikkat çekti. Diğer enerji türlerinin de kıyaslamalı olarak verimlilik oranlarına işaret etti. “Jeotermal %74.3, Doğalgaz %56.6, barajlardan %41.5, kömürden %40.2, rüzgar enerjisinden %35.4 ve güneş enerjisinden ise %24.9 oranında verimlilik elde ediliyor.” diyerek önemli rakamsal veriler aktardı. Tengler, buna göre nükleer enerjinin verimlilik açısından açık ara önde olan bir enerji türü olduğunu belirtti. Ancak güvenlik kurallarına uyulması ve tedbirlerin doğru alınması şartıyla olası kazaların önüne geçilebileceğine ve bunun da hayatı önem taşıdığını kaydetti.
“Yeni teknoloji SMR’de nükleer atıklar da enerjiye dönüştürülebiliyor”
Nükleer enerji de yeni teknolojik gelişmelerden de bahseden Marek Tengler, SMR (Small Medium Rkeactors) sisteminin, AB tarafından daha uygulanabilir yeni bir sistem olarak tanımlandığını vurguladı. Marek Tengler, bu teknolojinin bir fabrikada üretilip sahaya nakledilmek üzere tasarlandığını ve geleneksel nükleer reaktörlerden daha küçük (30 MWe ila <300 MWe) olduğunun altını çizdi. Kullanılmış yakıt atıklarının üretimini en aza indirirken, mevcut sistemlerden çıkan nükleer atığın da bu teknoloji ile yeniden enerjiye dönüştürülebildiğinden bahsetti.
“Türkiye avantajlı bir konumda”
Marek Tengler, uzun zamandır nükleer santral sahibi ülkeler arasında Türkiye’nin bu yeni teknolojilerin gelişmesi nedeniyle avantajlı bir konumda olduğunu vurguladı. “Eski” oyuncular” olarak tanımladığı devletlerin, mevcut tesislerin yenilenmesi, yenilerinin planlanması, çok eski tesislerin devre dışı bırakılması ve atık yönetimi gibi sorunlar ve ek maliyetlerle baş etmek zorunda olduklarına değindi. Türkiye’nin ise nükleer enerjide yenilikçi bir oyuncu olarak en son teknolojik gelişmelere cevap vermeye hazır bir durumda olduğuna işaret etti. Son olarak temel enerji kaynağı açısından tüm kazalara karşın nükleer enerjinin hala önemini koruduğunu ve gelecekte de daha da önem kazanacağını belirtti.