10. IICEC Konferansı Enerji Dünyasını Buluşturdu

0
5083

10. IICEC Konferansı Enerji Dünyasını Buluşturdu

Kurulduğu 2010 yılından itibaren enerji ve iklim alanlarında yer alan kilit paydaşları bir araya getiren Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), enerji dünyasını 10. IICEC Enerji Konferansı’nda buluşturdu. Dünya Enerji Görünümü 2019 (World Energy Outlook 2019) Raporu’nun Türkiye tanıtımının da yapıldığı konferans, 20 Aralık Cuma günü İstanbul’da gerçekleşti.

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve Sabancı Üniversitesi IICEC Direktörü Prof. Carmine Difiglio’nun ev sahipliğinde düzenlenen 10. IICEC Enerji Konferansı’na, üst düzey kamu temsilcileri, ulusal ve uluslararası enerji sektörünün küresel lider kuruluşlarının yöneticileri ile önde gelen üniversitelerin, politika merkezlerinin ve düşünce kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

10. IICEC Enerji Konferansı’nın açılışında konuşan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, “Sabancı Üniversitesi’nin 20. Yılında ‘Uluslararası Araştırma Merkezi’ kimliğine yakışır şekilde bugün IICEC’in 10. konferansını gerçekleştiriyoruz” dedi. Stratejik önem taşıyan enerji sektörünün başta Enerji Bakanlığı olmak üzere tüm düzenleyici ve karar alıcı kurumların adımlarının kritik bir öneme sahip olduğunu hatırlatan Güler Sabancı, şunları söyledi: “Elektrik sektöründe 100 milyar doları aşan yatırımlarla kurulu gücümüzün yaklaşık 3 kat artması, yenilenebilir enerji alanında YEKA modeliyle yapılan atılımlar, elektrik üretiminde yerli kaynak payında sağladığımız güçlü artış ve operasyonel mükemmellik ve arz kalitesi kazanımları, sektörümüzün geleceği için son derece önemli gelişmeler olmuştur. Ancak elbette hala gidecek yolumuz var.”

Gelecek için en önemli değerimiz, “yetişmiş insan kaynağımız”dır

“Teknolojinin etkisiyle hızla dönüşen bir enerji ekosistemine doğru ilerliyoruz” diyen Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak değişmeyen bir unsur var: İnsan. Ülkemizde enerji denildiğinde, 500 binin üzerinde çalışanı, kamu kurumları, özel sektör, STK ve üniversiteleri ile çok geniş bir ekosistemden bahsediyoruz. Dolayısıyla, gelecek için en önemli değerimiz, “yetişmiş insan kaynağımız”dır. Bu noktada, pek çok alanda olduğu gibi enerjide de kamu-sanayi-üniversite işbirliklerini çok önemsiyoruz. Bu bakış açısı ile IICEC, “üçlü sac ayağı” modeli üzerinde çalışmalarına devam ediyor. Buna “Başarı Üçgeni” de diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde de yüksek katma değerli, bilgi ve teknoloji yoğun proje ve işbirliklerine odaklanmayı sürdüreceğiz. Sektörümüzü, enerji kaynaklarımızın yanı sıra insan kaynaklarımızı ve teknolojiyi de daha etkin şekilde kullanarak, daha iyi bir geleceğe taşımalıyız.”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez

Yenilenebilir Enerjide Yeni Stratejiler İzliyoruz

Toplantının onur konuğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez de, dünyada kömür tüketiminin de arttığını ve temiz kömür teknolojileri konusunda da daha fazla Ar-Ge yapılması gerektiğini söyledi. Bakan Dönmez, Türkiye’nin doğal gaz altyapısını ise ciddi bir şekilde geliştirdiğini belirterek, şöyle konuştu: “Türkiye, üç adet yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali ve iki kıyı terminali, depolama noktaları ve her noktadan doğal gaz girişiyle coğrafyasındaki doğal enerji merkezidir. Enerji merkezlerinin en önemli özellikleri de yatırımcılara risklerini kontrol edebilecekleri araçları vermesidir. Enerji Piyasaları İşletme AŞ de bu araçları hızla devreye alacak. Böylece Türkiye doğal gaz piyasası daha fazla oyuncunun yer aldığı bir piyasa haline gelecek ve sadece kendisine değil bölge halklarının refahına da yatırım yapacak.”

Bakan Dönmez ayrıca, “Enerjide tam anlamıyla bir merkez ülke olmak için enerjinin sadece transfer edildiği değil, aynı zamanda fiyatlandırılmasının yapıldığı, pazarın gelişimine yön veren, serbest piyasa şartları içerisinde daha fazla alıcı ve satıcının bir araya geldiği gelişmiş bir enerji altyapısına sahip olmak zorundayız” dedi.

Türkiye teknolojiyi alan ve kullanan değil, üreten ve ihraç eden bir ekosistemi inşa etmek zorunda

Bakan Dönmez, şöyle konuştu: “Tüm sistemin kalbi olan fiyatlama mekanizması doğru çalışmazsa sistem hareket edemez. Bu sebeple elektrik piyasalarının da bir dönüşüme ihtiyacı var. Türkiye teknolojiyi alan ve kullanan değil, üreten ve ihraç eden bir ekosistemi inşa etmek zorunda. Bu arada bir bilgi vermek istiyorum. ‘Ben elektriğimi tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrikten kullanmak istiyorum’ diyen tüketicilerimiz için yeni bir tarife modeli çalışmasını başlattık. Bu tarifeyle vatandaşlarımız istedikleri takdirde sadece yenilenebilir enerji tüketebilecek.”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise “Yeni politika odağımızı verimli büyümeye çevirmeliyiz” diyerek, şunları söyledi:

“Önümüzdeki dönemin hedeflerini arz güvenliği yanı sıra sürdürülebilirlik, verimlilik, kaynak optimizasyonu, çevreye uyumluluk ve güçlü altyapı olarak konumlandırmalıyız. Sektördeki mevcut yatırımların sürdürülebilirliği ve yeni yatırımcılara güvenilir bir yatırım ortamı sunmak için dört ana odak noktasını önermek isteriz: Elektrik Piyasası Kanunu ve 11. Kalkınma Planı hedeflerine uygun olarak öngörülebilirliği engelleyen faktörleri hızla ortadan kaldırmalıyız. Piyasalarda rekabetin önünü açacak ve tüketicilere fayda sağlayacak uygulamaların önünü daha da açmalıyız. Yenilenebilir enerji dönüşümünü destekleyecek mekanizmaları, daha hızlı hayata geçirmeliyiz. Sektörde öngörülebilirliği artırmalıyız.”

Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr.Fatih Birol­

Dr.Fatih Birol­: Enerjide bolluk dönemine giriyoruz

Enerji sektörünü buluşturan toplantıda, Dünya Enerji Görünümü 2019 Raporu’nun sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Dr.Fatih Birol­, küresel enerji sektöründe şu andaki en önemli başlığın enerji bolluğu olduğunu söyledi. Dr. Fatih Birol, “Petrol, doğal gaz, kömür ve diğer kaynaklar olmak üzere enerjide bolluk dönemine giriyoruz. Böyle bir dönemde, karar alıcıların enerjiyi makul fiyatlarla ve çevreye en az zararla nasıl vatandaşa ulaştıracağını belirlemesi gerekiyor. Çünkü ucuz enerji kaynağı her zaman çevreye duyarlı olmuyor, çevreye duyarlı olan da pahalı olabiliyor” dedi.

Dr. Birol, enerji bolluğunun yanı sıra küresel enerji sektöründe ciddi çelişkiler olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bunlardan ilki petrol piyasalarında. 2019’da Venezuela petrol üretiminde çok büyük düşüşe geçti, İran’ın ihracatı yaptırımlar sebebiyle neredeyse sıfırlandı. Suudi Arabistan’a çok ciddi bir saldırı oldu. Bunun gibi birçok soruna rağmen petrol fiyatları 60 dolar seviyesinde kaldı. Petrol İhraç Edenler Örgütü‘nün (OPEC) Viyana’daki toplantısından sonra da fiyatlarda bir değişiklik olmadı çünkü OPEC ve Rusya’nın petrol üretimindeki payı hızlı bir şekilde azalıyor. Bu yüzden, dünya petrol piyasalarında fiyatları dikte etme kabiliyetlerinde çok ciddi bir düşüş var. Bu durum dünya ekonomisi ve Türkiye gibi ithalatı yüksek olan ülkeler için çok iyi gelişme ama bir çelişki. Bir diğer çelişki de iklim değişikliği konusunda görüldü. Enerji sektörü iklim değişikliğine sebep olan emisyonların %80’inden sorumlu. Herkesin elektriği olması insan hakkı kabul edilirken, dünyada 850 milyon insanın hali hazırda elektriği yok. Bu da bir başka çelişki.”

2018’de enerji verimliliği artışı son 10 yılın en kötü dönemini geçirdi

İklim değişikliğiyle mücadele için yapılan araştırmalar ve alınan kararlara rağmen 2015’teki Paris İklim Zirvesi‘nden bugüne emisyonların giderek arttığına işaret eden Birol, “Karbondioksit emisyonları tarihi bir seviyede şu anda. Aynı şekilde, enerji verimliliği herkesin hem fikir olduğu bir konu ama 2018’de enerji verimliliği artışı son 10 yılın en kötü dönemini geçirdi. Sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulabilmesi için daha fazla yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer ve hidrojen yatırımının yapılması gerekiyor” dedi.

Dr. Fatih Birol, Dünya Enerji Görünümü 2019 ile ilgili de şu bilgileri paylaştı:

“Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, enerji talebi 2040’a kadar yılda %1 artış gösteriyor. Bu büyümenin yarısından fazlasını, fotovoltaik (PV) hücreler öncülüğünde düşük karbonlu kaynaklar sağlarken, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticaretindeki artıştan faydalanan doğalgaz da bu büyümenin üçte birini oluşturmaktadır. Petrol talebi 2030’da yatay seyre geçerken kömür kullanımı azalmaya başlıyor. Başta elektrik olmak üzere çeşitli enerji sektörleri hızlı dönüşümden geçiyor.”

Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu, sürdürülebilir enerji hedeflerinin tam olarak başarılabilmesi için bir yol sunarken, enerji sisteminin tümünde hızlı ve yaygın değişimi gerekli kılıyor. 

Bu senaryo, küresel sıcaklık artışını “2°C’nin çok altında tutup, 1.5°C ile sınırlandırmanın yollarını arayarak” Paris Anlaşması’nın çizdiği yolda ilerleyerek; küresel enerji erişimi ile daha temiz çevreyi hedef edinir. Dünyanın enerji ihtiyacının genişliği nedeniyle, tek veya basit bir çözümden söz edilemez. Farklı yakıtlar ve teknolojilerin herkese verimli ve düşük maliyetli enerji hizmetleri sağlaması sayesinde, emisyonda ciddi bir düşüş elde edilebilir.

Enerji sektöründeki büyük hareketlilik, enerji güvenliğine kapsamlı ve dinamik bir yaklaşımın önemini gösteriyor. 

Daha sıcak yazlar ve daha soğuk kışlar ve buna bağlı ısıtma ve soğutma ihtiyacındaki artış nedeniyle 2018’de küresel enerji kullanımında %20’lik bir artış yaşandı. ABD’nin kaya gaz ve petrol üretimi, küresel pazarı, ticaret akışını ve güvenliği şekillendiriyor. 2025 itibariyle ABD’nin toplam kaya yakıtı (petrol ve gaz için) üretimi, Rusya’nın toplam petrol ve gaz üretimini geride bırakacak.

ABD’deki üretim artışı, toplam petrol üretiminde OPEC ülkeleri ve Rusya’nın payını düşürüyor. Bu oran, 2000’lerin ortalarında %55 iken 2030’da %47’ye düşüyor; bu durum, petrol piyasasındaki şartları yönetmeye yönelik çabaların ciddi dirençle karşılaşması demek. Dünyanın önde gelen üreticilerinin hidrokarbon gelirleri üzerindeki baskılar, ekonomilerini çeşitlendirme çabalarının önemini de vurguluyor.

Enerji sistemi hangi yolu takip ederse etsin, Ortadoğu’nun petrol arzına bağımlılığı devam ediyor.

Yenilenebilirde maliyet düşüşü ve dijital teknolojilerdeki ilerlemeler, enerji dönüşümüne ilişkin büyük fırsatların yanı sıra, yeni enerji açmazları da doğurmaktadır. Politika yapıcıların ve düzenleyici kurumların, teknolojideki değişime ve elektrik sistemlerinin esnek işletimine yönelik giderek artan ihtiyaca yetişmek için hızlı hareket etmesi gerekiyor.

WEO-2019’un özel odağında olan Afrika, dünya enerji trendinde giderek nüfuz sahibi oluyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosuna göre, Afrika’nın petrol tüketiminde 2040’a kadarki artışı, Çin’in artışını geride bırakırken, son yıllardaki keşiflerin öncülüğünde Afrika doğalgazda da büyük ilerleme kaydediyor. Güneş enerjisi, bugün Afrika’da elektriğe erişimi olmayan 600 milyon kişinin çoğuna elektrik ulaştırmanın en ucuz yolu.

Afrika’nın kent nüfusuna 2040’a kadar yarım milyardan fazla kişi ekleneceği düşünülüyor. Afrika’nın en sıcak bölgelerinde beklenen nüfus artışı nedeniyle, 2040’a kadar yarım milyara yakın kişinin klima veya başka soğutma hizmetlerine ihtiyacı ortaya çıkacak.

Dünya çapında enerji verimliliğini artırma hızının kesilmesi endişe verici bir gelişme

Isıtma, soğutma, aydınlatma, ulaşım ve diğer enerji hizmetlerinde artış aynı zamanda meydana geliyor. Küresel ekonominin enerji yoğunluğunda (birim ekonomik faaliyet başına harcanan enerji miktarı) ilerleme ise azalıyor. Verimlilik artışındaki sert yükseliş, dünyayı Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosuna yaklaştıran en önemli etken. Verimlilikte artış için ekonomik açıdan elverişli tüm fırsatların denenmesi, küresel enerji yoğunluğunu her yıl %3’ten fazla düşürebilir. Asya’nın hızlı büyüyen ekonomilerine elektrik ve ısı sağlamak için kömür, doğalgaz ve yenilenebilir enerjiler yarışıyor.

Gelişmekte olan Asya ülkelerinin çoğunda kömür en yüksek paya sahip

Küresel petrol talebindeki artış, 2025’ten sonra önemli ölçüde yavaşlayıp 2030’larda yatay seyre geçiyor. Uzun mesafe kara, deniz ve hava taşımacılığı ile petrokimya kaynaklı petrol talebi artmaya devam ediyor. Tüketicilerin SUV tercihi, elektrikli otomobillerin getirdiği yararı azaltabilir. SUV’lere gösterilen rağbet bugünkü trend ile artmaya devam ederse, 2040 petrol talebi için günde 2 milyon varil daha eklenmesi gerekebilir.

Elektrik kullanımı, genel enerji talebinin iki katından hızlı büyüyerek modern ekonomilerin tam kalbindeki yerini pekiştiriyor. Son tüketimde elektriğin petrolün yarısı kadar olan payı, 2040’ta petrolü geçiyor.

Güneş enerjisi, dünyanın kurulu kapasitesinin en büyük bileşeni haline geliyor

Rüzgâr ve güneş enerjisinden üretimin yaygınlaşmasıyla, yenilenebilir enerji 2020’lerin ortası itibarıyla elektrik üretimi gamında kömürü geride bırakacak. 2040’a gelindiğinde, düşük karbonlu kaynaklar toplam elektrik üretiminin yarısından fazlasını sağlayacak. Rüzgâr ve güneş enerjisi en yüksek performansı gösterse de, hidroelektrik (2040’ta toplam üretimin %15’i) ve nükleer (%8) önemli pay sahibi olmaya devam ediyor.

Akü maliyetinin düşüş hızı, elektrik piyasalarının yanı sıra elektrikli araçlar için de kritik bir değişken.

Açık deniz rüzgâr enerjisi hız kazanıyor. Maliyetteki düşüş ve Avrupa’nın Kuzey Denizi’nde edindiği deneyimler, büyük bir yenilenebilir kaynağın kapısını aralamakta. Açık deniz rüzgâr enerjisi, günümüzün elektrik talebini kat kat karşılayacak teknik potansiyele sahip. Yeni kaynakları ve pazarları ortaya çıkarabilecek yüzer türbinler gibi yenilikler ise ufukta görünmeye başladı.

Maliyet açısından giderek rekabetçi hale gelen açık deniz rüzgâr projelerinin 2040’a kadar bir trilyon dolarlık yatırımı çekmesi bekleniyor 

Avrupa’nın bu teknolojiyle başarısı, Çin ve ABD’nin yanı sıra diğer ülkelerin de dikkatini çekti. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosunda, açık deniz rüzgâr enerjisi, kara rüzgâr enerjisinin önüne geçerek Avrupa Birliği’nin bir numaralı elektrik üretim kaynağı haline geliyor ve Avrupa elektrik sektörünün tam karbonsuzlaşmasının yolunu açıyor.

Dünyanın emisyon trendini tersine çevirmesi için, yeni altyapının yanı sıra, mevcut sistemler nedeniyle “kemikleşmiş” emisyonlara da müdahale etmesi gerekiyor. Açıklanmış Politikalar Senaryosunda, elektrik sektöründeki hızlı değişime rağmen, elektrik kaynaklı yıllık karbon salımında düşüş görülmüyor.

Gaz şebekeleri, tüketicilere elektrik ulaştırmak için kilit bir mekanizma olarak elektrik şebekelerinden daha fazla enerji taşıyor ve değerli bir esneklik imkânı sunuyor

Düşük karbonlu hidrojen henüz üretimi görece pahalı olsa da yoğun ilgi çeken bir alan.Organik atıklar ve kalıntılardan üretilen biyometan arzının sürdürülebilirlik potansiyeline dair analizlerimize göre, bu gazın günümüz gaz talebinin %20’si kadarını karşılaması mümkün.

Kaya gazı ve güneş enerjisinin gösterdiği gibi hızlı değişim mümkün, ama bunun hızını ve yönünü hükümetler belirliyor. Kaya gazı ve petrolü devrimi, üretim ve rafineri alanlarına yapılan bir trilyon doları aşkın yatırım ile ABD’nin net ihracatçı olmasını gerçeğe dönüştürüyor.

Dünya liderlerinin enerji alanındaki başucu kitabı olan “World Energy Outlook” Raporu, dünya genelinde enerji sektöründe en etkin yayın olarak kabul görmektedir

Uluslararası Enerji Ajansı tarafından her yıl yayımlanan World Energy Outlook, dünya enerji sektörünün görünümü ve öne çıkan dinamikler kapsamında, enerji üretimi, tüketimi, arz, talep, maliyet, fiyatlar, enerji altyapısı ve teknolojileri, emisyonlar ve iklim değişikliği gibi konulara, enerji modellerine dayalı analitik bir bakış sunmaktadır. “World Energy Outlook”, her yıl olduğu gibi bu yıl da, geleceğe yönelik farklı senaryolar çerçevesinde, orta ve uzun vadede enerji sisteminin nasıl dönüşebileceğine, enerji sektöründe karar vericiler, endüstri ve enerji tüketicileri için zorluk ve fırsatlara, potansiyele ve iyileştirme alanlarına dair önemli analizler sunuyor.